Olur.
Ve ödülü özgürlük olur.
Genellikle de “hayatta istediğimiz ödülü alamadığımızı hissettiğimiz zor zamanlar” Satürn geçişleriyle sembolize olur. Haritamızda öncelikle Güneşe, sonra diğer gezegenlere ters açıyla geçen bir Satürn bize çok büyük bir kısıtlanmış duygusu tadacağımızı işaret eder.
Kendi özel alanımızda, başkalarının özgürlükleriyle kesişmeyen alanda yaptıklarımız, yaşadıklarımız, işlerimiz, yaratımlarımız, ortaya koyduklarımız, çalışmalarımız, saçımız, kıyafetimiz, davranış biçimimiz hakkında devamlı onay bekleriz. Övgü ve beğeni bekleriz.
Oysa BEN BEN’İM ve kendi özgürlük alanımda onay bekleyen de ego’dur . Ego sevilmek, okşanmak ister. Sık sık tozu alınsın, parlatılsın ister. Çünkü dualite (BİR’in değil, İKİLİĞİN, KARŞITLIĞIN geçerli olduğu dünya) bilincindedir. BİR’in farkında değildir. Bütün yaratılmışların, yaratımın bir hücresi olduğunu bilmediği için devamlı rekabet halindedir. (Bu yüzden de özgür değildir. ) Hep ortaya çıkmak, dikkat çekmek ister. “bakın ben güzel bir şey yaptım”, “bakın ben en güzelim” “bakın ben en başarılıyım”. Hepimiz az ya da çok onay bekleriz. Onay beklediğimiz için çoğu kez KENDİ’mizi tam olarak ortaya koyamayız. Hep dualite dünyasının, yani fizik boyutun ortaya koyduğu standartlara uygun davranmak isteriz. “Öyle yaparsam topluma aykırı düşerim ve SEVİLMEM”, “bunu açıklarsam aykırı düşerim ONAY GÖRMEM ve SEVİLMEM”, “şu işi onların istediği gibi yapmazsam, onaylanmam, belki işimi kaybederim –oysa yanlış, bana uymayan bir şey yapıyorum- . “40-45 yaşına geldiğinde işinde yükselmiş, bir ev ve arabaya kavuşmuş olmalısın” inancı gibi. Bir sürü dualite kuralına kendimizi kaptırıp gidiyoruz. MUTSUZ ve BAĞIMLI olarak. Onaylanmaya bağımlı ve mutsuz. Kendimiz olamıyoruz.
Kendisi olamamak ruhu, ÖZ’ü çok yorar oysa ki. O belki egonun bağımlılıklara düşkünlüğünden daha düşkündür özgürlüğüne. ÖZ kendini yansıtmak ister. BEN BEN’im demek ister. ONAYLANMAYA İHTİYACI OLMADIĞINI BİLİR. O kimseyi yargılamaz. Yargılanmasının da geçersiz olduğunu bilir. Olumsuz eleştiri yapmaz, olumsuz davranışlarda bulunmaz, kendi menfaati için başkalarına zarar vermez. Fiziksel boyutun sunduğu maddi olanaklarla gereğinden fazla ilgilenmez. Kimseye bağımlı olmaz, kimsenin de ona bağımlı olmasını istemez. Ayrılık diye bir şeyin olmadığını bilir, her şeyin BİR olduğunu, bütün var oluşun aynı ÖZ’den olduğunu ve birbirini geçme yarışının bu platformda hiç yeri olmadığını bilir. ÖZ sadece ol’ur. Kendi ol’ur. Özgür olur.
KENDİMİZ olduğumuz sürece ÖZ’ümüze yaklaşıyoruz, egodan arınıp tekâmül ediyoruz.
Mutlu tekâmüller.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder