23 Ekim 2014 Perşembe

EDGAR CAYCE, ASTROLOJİ, GEZEGENSEL İKAMETLER, TEKAMUL


Edgar Cayce’yi muhtemelen bilirsiniz tp://tr.wikipedia.org/wiki/Edgar_Cayce

Edgar Cayce, hipnoz ile uyutularak trans halindeyken yaptığı ve kayda alınan "okumalar"ı ile tanınmıştır. Transta iken yaptığı teşhislerde, kimi değişik vakaların tedavisi için gerekli ilaçların nerede bulunabileceğini tarif etmiştir. Ayrıca astroloji, reenkarnasyon ve Atlantis ile ilgili kehanetlerde bulunmuştur.

Tabii ben şimdi size onun astroloji ile bağlantılı “okumaları”ndan söz etmek istiyorum.

Ona geçmeden önce bazı bilgilere tekrar değinmekte yarar var. Hepimizin bu gezegende neden doğmuş olabileceğimizi tekrar tekrar irdemesi ve hissetmesi gerekiyor. Varoluşun birçok boyutları var (belki de sonsuz), biz şu anda 3, boyutu algılayabiliyoruz. Yani, bir beden taşımak zorunda olduğumuz ve ancak bilinen 5 duyumuzla algılayabildiğimiz boyutu. Oysa, bu 5 duyumuzun algılamak için yeterli olmadığı varoluş hali de söz konusu. Biz algılayamıyoruz diye yok sayamayız. Köpekler (ve diğer bir çok hayvan türü) nasıl renkleri göremiyor ve öyle bir kavramı hayal bile edemiyorlarsa, biz de kendi algımız dışındakileri hayal bile edemiyoruz ve söylendiğinde de kabul etmekte zorlanıyoruz (çoğumuz). Oysa VAROLUŞ o kadar sonsuz ki. Sadece bir yerküre ve yerküre boyutu gerçekliliğine nasıl sığdırabiliriz ki. 

Edgar Cayce’nin psişik okumaları astrolojiyle ilgili çok miktarda bilgi içermektedir. Cayce’nin okumalarına göre ruhun öğrendiği her şey fiziksel (dünya) düzlemindeki yaşamda gerçeğe dönüştürülmelidir çünkü RUHSAL BÜYÜME DÜNYA DÜZLEMİNDEYKEN ÇABALAMA VE İRADE İLE YAPILMALIDIR.

Cayce’ye göre, yıldız ve gezegenlerin sayısız düzenlemeleri ruh modellerini temsil eder ve Burçlar, yeni bir enkarnasyon için dünyaya gelirken ruhun seçimini yaptığı on iki temel modeldir. Bunlar mizaç (huy), kişilik ve zihinsel ayar modelleridir. Cayce şöyle demiştir: “Burçlar karmik modellerdir (yani karmalarımız gereği edindiğimiz modellerdir), gezegenler dokuma tezgâhı, İrade ise dokuyucudur”. ”Her ruhun geliş amacı bir döngüyü tamamlaması, sonsuza daha da yaklaşması, dünyadaki mevcudiyetinin amacını daha iyi bilmesi içindir”. Cayce “siz ortaya çıkarılmaya hazırlanan bir tanrısınız” diyor. Buradan anlamamız gereken, hani hep bahsettiğimiz, içimizdeki o tanrı özü. Hani egolarımızdan arınıp, ulaşmak istediğimiz ÖZ. Ancak egolarımızdan yani, bireysellikten arındıkça tanrıya yani ÖZ’ümüze yaklaşabileceğiz. Doğum haritamız bize bunun hangi aşamasında olduğumuzu ve şu sırada özellikle hangi öğrenme ve gelişim döngülerini tamamlamakta olduğunu göstermektedir. Cayce’ye göre “astrolojik güdüler (bence semboller), sadece doğum anında Güneş, Ay veya herhangi bir gezegenin konumu nedeniyle değil, varlığın (o kişinin) ruhu evrensel bilincin bir parçası olduğu ve bu mekanda (dünyada) ikamet ettiği için vardırlar.

Cayce ye göre, ruh tekamülü sürecinde başka gezegenlerde de “ikamet etmekte” dir. (bu ikamet ediş sırasında ne tip bir beden kullandığına dair bir açıklık yok). Okumalarında sık sık “ruhun çıkış yaptığı gezegen” den söz eder. Ki bu da ruhun şu andaki enkarnasyonundan önce ikamet ettiği en son bilinç düzlemi ya da deneyim boyutudur. Bu genellikle kişinin doğum haritasında Tepe Noktası’na en yakın gezegendir (yani doğum haritasında görülebilir bir unsurdur). Bu planet genellikle ruhun bu yaşamından önce geçtiği boyutun sembolüdür ve dolayısıyla kişinin kuvvetle bağlı olduğu spesifik özellikleri temsil etmektedir. Cayce şöyle demektedir “ Ölümden hemen sonra, süresi varlığın (o ruhun) ruhsal gelişimine bağlı olan bir bilinçdışı dönem vardır. Ölümden sonra ruh en son dünya deneyimi sırasında akılda oluşan şeylerle beslenir ve bir anlamda bunlar tarafından sahiplenilir. Fiziksel düzlemde (dünyada) ne kazanılmışsa, (şimdi orada) kullanılır.” (Burada bir ekleme yapmak istiyorum, demek ki kişisel çabamız “dünyadaki kazanımlar üzerine olmalı. Bu kazanımlar bir kışlık, bir yazlık ev, iki son model lüks otomobil, bir açık biri değil, bankada milyon dolar, bir hükümette bakanlık, bir şirkette ceo luk falan değil tabii ki J) … Dünyadaki kazanımlar: Özümüze ne kadar yaklaştığımızdır. Yani egomuzu ne kadar törpülediğimizdir. Şimdi tam burada Yashua’nın (İsa’nın) bir sözü geliyor aklıma “siz yeryüzü hazinesi değil, gökyüzündeki hazinelerinizi biriktirin”.

Diğer yandan ünlü medyum Ruth Montgomery’nin okumalarında “planetsel ziyaretler” le ilgili olarak; “ruhsal olarak gelişmek için en iyi yerin dünya olduğu, ancak, dünyanın etrafındaki bütün kozmik çevrenin ruhsal büyüme ve gelişim için çok büyük bir sistemin bir parçası olduğunu vurgulamaktadır. Şöyle der “Eğer kişi fiziksle hayatında mükemmele yaklaşabilirse (özüne yaklaşabilirse), diğer gezegenler olan ziyaretle (ölümden sonra) ıstırapsız geçer. Bu ziyaretler benlik ile yüzleşmek için gereklidir. Başkalarına verilen zararların bedelini ödemek ve benlikteki egoist tavırları ve üstünlük komplekslerini gidermek içindir. Size tekrar söylüyorum: Kendinizle fiziksel yaşamınız sırasında yüzleşin. Sermayenizi stoklayın. Gelişin. Başkalarına karşı düşünce ve eylemlerinizdeki hatalarınızı düzeltmeğe çalışın, çünkü bunları burada yapmak, gezegensel ziyaretlerdeki ruhsal azapları çekmekten daha kolaydır (dinlerdeki cehennem de bu olmalı). Bu arınma işlemini burada başlatmaya zaman ayırmak daha iyi olmaz mı? Başkalarına verdiğiniz zararları belirleyin, ve sizden çekinenlere yardım etmeğe ve telafi etmeğe hemen başlayın. Size zarar verenler için ise, vermişlerse ne fark eder? Bu sizin değil, onların karmasıdır ve kendi benlikleriyle yüzleştikleri zaman bunun bedelini ödemek durumundadırlar. Bu nedenle onları kendi hallerine bırakın ama mümkün durumlarda BAĞIŞLAMAKla ve unutmakla onlara yardım edin (Affetmek konusunun çeşitli inanç sistemlerinde nasıl yer aldığını şu yazımda okuyabilirsiniz: http://astrolojizeynepnihal.blogspot.com.tr/2014/09/karma-ve-affetmek-ruhsal-varolusun-ve.html )

Cayce’nin okumalarından devam edelim: Cayce gelişmiş bir ruh için yaptığı bir okumada Güneş sistemin dışındaki sistemlere de ruhun ziyaretleri, ikametgâhı olabileceğini şöyle belirtmiştir: “ bu güneş sisteminin merkezindeki Güneş’in de ötesi vardır. Bu varlık (ruh) bilincin başka bir alanına giriş sağlayan (belli bir yıldız adı)’ un alanına dahi ulaşabilmiştir. Ve bu varlık (ruh) belli bir misyon için yeniden dünyaya gelmeyi tercih etmiştir”
Cayce ayrıca birkaç okumada harita okumasında rehber olarak kabul edilebilecek hususlar belirtmiştir:

“İnsanın kaderinde bu güçlerden en önemlisi öncelikle Güneştir. Sonra doğum esnasında Yükselen’e denk gelen veya ona yakın olan (gezegenler) gelir. Dolayısıyla insanın yatkınlıkları doğduğu sırada etkisi altında kaldığı gezegenler tarafından yönetilir (ifade edilir demek daha doğru, bence).

Cayce nihai olarak şunu da okumalarında belirtmektedir: “bir ruhun belli biri yaşam süresince gelişmiş veya geri kalmış olması kişinin ideal olarak neyi kabul ettiğine (göklerdeki hazine mi yoksa yeryüzündeki mi) ve zihinsel ve maddesel ilişkilerinde bu idealiyle ne yaptığına bağlıdır. Yaşam, amacı olan bir deneyimdir……” Amacı hep söylüyoruz: Öz’e yaklaşmak


Şimdi bunları tekrar hatırladıktan sonra, günlük kaygılarımızın ne kadarının gerçek olduğunu ve ne kadarının egodan kaynaklandığını bir kez daha düşünelim.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder