Edgar Cayce, hipnoz ile uyutularak trans halindeyken yaptığı
ve kayda alınan "okumalar"ı ile tanınmıştır. Transta iken yaptığı
teşhislerde, kimi değişik vakaların tedavisi için gerekli ilaçların nerede
bulunabileceğini tarif etmiştir. Ayrıca astroloji, reenkarnasyon ve Atlantis ile
ilgili kehanetlerde bulunmuştur.
Tabii ben şimdi size onun astroloji ile bağlantılı “okumaları”ndan
söz etmek istiyorum.
Ona geçmeden önce bazı bilgilere tekrar değinmekte yarar
var. Hepimizin bu gezegende neden doğmuş olabileceğimizi tekrar tekrar irdemesi
ve hissetmesi gerekiyor. Varoluşun birçok boyutları var (belki de sonsuz), biz
şu anda 3, boyutu algılayabiliyoruz. Yani, bir beden taşımak zorunda olduğumuz
ve ancak bilinen 5 duyumuzla algılayabildiğimiz boyutu. Oysa, bu 5 duyumuzun
algılamak için yeterli olmadığı varoluş hali de söz konusu. Biz algılayamıyoruz diye
yok sayamayız. Köpekler (ve diğer bir çok hayvan türü) nasıl renkleri göremiyor
ve öyle bir kavramı hayal bile edemiyorlarsa, biz de kendi algımız
dışındakileri hayal bile edemiyoruz ve söylendiğinde de kabul etmekte
zorlanıyoruz (çoğumuz). Oysa VAROLUŞ o kadar sonsuz ki. Sadece bir yerküre ve
yerküre boyutu gerçekliliğine nasıl sığdırabiliriz ki.
Edgar Cayce’nin psişik okumaları astrolojiyle ilgili çok
miktarda bilgi içermektedir. Cayce’nin okumalarına göre ruhun öğrendiği her şey
fiziksel (dünya) düzlemindeki yaşamda gerçeğe dönüştürülmelidir çünkü RUHSAL
BÜYÜME DÜNYA DÜZLEMİNDEYKEN ÇABALAMA VE İRADE İLE YAPILMALIDIR.
Cayce’ye göre, yıldız ve gezegenlerin sayısız düzenlemeleri
ruh modellerini temsil eder ve Burçlar, yeni bir enkarnasyon için dünyaya
gelirken ruhun seçimini yaptığı on iki temel modeldir. Bunlar mizaç (huy),
kişilik ve zihinsel ayar modelleridir. Cayce şöyle demiştir: “Burçlar karmik
modellerdir (yani karmalarımız gereği edindiğimiz modellerdir), gezegenler
dokuma tezgâhı, İrade ise dokuyucudur”. ”Her ruhun geliş amacı bir döngüyü
tamamlaması, sonsuza daha da yaklaşması, dünyadaki mevcudiyetinin amacını daha
iyi bilmesi içindir”. Cayce “siz ortaya çıkarılmaya hazırlanan bir tanrısınız”
diyor. Buradan anlamamız gereken, hani hep bahsettiğimiz, içimizdeki o tanrı
özü. Hani egolarımızdan arınıp, ulaşmak istediğimiz ÖZ. Ancak egolarımızdan
yani, bireysellikten arındıkça tanrıya yani ÖZ’ümüze yaklaşabileceğiz. Doğum haritamız bize bunun hangi aşamasında olduğumuzu ve şu sırada özellikle
hangi öğrenme ve gelişim döngülerini tamamlamakta olduğunu göstermektedir. Cayce’ye
göre “astrolojik güdüler (bence semboller), sadece doğum anında Güneş, Ay veya
herhangi bir gezegenin konumu nedeniyle değil, varlığın (o kişinin) ruhu
evrensel bilincin bir parçası olduğu ve bu mekanda (dünyada) ikamet ettiği için
vardırlar.
Cayce ye göre, ruh tekamülü sürecinde başka gezegenlerde de “ikamet
etmekte” dir. (bu ikamet ediş sırasında ne tip bir beden kullandığına dair bir
açıklık yok). Okumalarında sık sık “ruhun çıkış yaptığı gezegen” den söz eder. Ki
bu da ruhun şu andaki enkarnasyonundan önce ikamet ettiği en son bilinç düzlemi
ya da deneyim boyutudur. Bu genellikle kişinin doğum haritasında Tepe Noktası’na
en yakın gezegendir (yani doğum haritasında görülebilir bir unsurdur). Bu planet
genellikle ruhun bu yaşamından önce geçtiği boyutun sembolüdür ve dolayısıyla
kişinin kuvvetle bağlı olduğu spesifik özellikleri temsil etmektedir. Cayce şöyle
demektedir “ Ölümden hemen sonra, süresi varlığın (o ruhun) ruhsal gelişimine
bağlı olan bir bilinçdışı dönem vardır. Ölümden sonra ruh en son dünya deneyimi
sırasında akılda oluşan şeylerle beslenir ve bir anlamda bunlar tarafından
sahiplenilir. Fiziksel düzlemde (dünyada) ne kazanılmışsa, (şimdi orada)
kullanılır.” (Burada bir ekleme yapmak istiyorum, demek ki kişisel çabamız “dünyadaki
kazanımlar üzerine olmalı. Bu kazanımlar bir kışlık, bir yazlık ev, iki son
model lüks otomobil, bir açık biri değil, bankada milyon dolar, bir hükümette
bakanlık, bir şirkette ceo luk falan değil tabii ki J) … Dünyadaki kazanımlar:
Özümüze ne kadar yaklaştığımızdır. Yani egomuzu ne kadar törpülediğimizdir.
Şimdi tam burada Yashua’nın (İsa’nın) bir sözü geliyor aklıma “siz yeryüzü
hazinesi değil, gökyüzündeki hazinelerinizi biriktirin”.
Diğer yandan ünlü medyum Ruth Montgomery’nin okumalarında “planetsel
ziyaretler” le ilgili olarak; “ruhsal olarak gelişmek için en iyi yerin dünya
olduğu, ancak, dünyanın etrafındaki bütün kozmik çevrenin ruhsal büyüme ve
gelişim için çok büyük bir sistemin bir parçası olduğunu vurgulamaktadır. Şöyle
der “Eğer kişi fiziksle hayatında mükemmele yaklaşabilirse (özüne yaklaşabilirse),
diğer gezegenler olan ziyaretle (ölümden sonra) ıstırapsız geçer. Bu ziyaretler
benlik ile yüzleşmek için gereklidir. Başkalarına verilen zararların bedelini
ödemek ve benlikteki egoist tavırları ve üstünlük komplekslerini gidermek
içindir. Size tekrar söylüyorum: Kendinizle fiziksel yaşamınız sırasında
yüzleşin. Sermayenizi stoklayın. Gelişin. Başkalarına karşı düşünce ve
eylemlerinizdeki hatalarınızı düzeltmeğe çalışın, çünkü bunları burada yapmak,
gezegensel ziyaretlerdeki ruhsal azapları çekmekten daha kolaydır (dinlerdeki
cehennem de bu olmalı). Bu arınma işlemini burada başlatmaya zaman ayırmak daha
iyi olmaz mı? Başkalarına verdiğiniz zararları belirleyin, ve sizden
çekinenlere yardım etmeğe ve telafi etmeğe hemen başlayın. Size zarar verenler
için ise, vermişlerse ne fark eder? Bu sizin değil, onların karmasıdır ve kendi
benlikleriyle yüzleştikleri zaman bunun bedelini ödemek durumundadırlar. Bu
nedenle onları kendi hallerine bırakın ama mümkün durumlarda BAĞIŞLAMAKla ve
unutmakla onlara yardım edin (Affetmek konusunun çeşitli inanç sistemlerinde
nasıl yer aldığını şu yazımda okuyabilirsiniz: http://astrolojizeynepnihal.blogspot.com.tr/2014/09/karma-ve-affetmek-ruhsal-varolusun-ve.html
)
Cayce’nin okumalarından devam edelim: Cayce gelişmiş bir ruh
için yaptığı bir okumada Güneş sistemin dışındaki sistemlere de ruhun ziyaretleri,
ikametgâhı olabileceğini şöyle belirtmiştir: “ bu güneş sisteminin merkezindeki
Güneş’in de ötesi vardır. Bu varlık (ruh) bilincin başka bir alanına giriş
sağlayan (belli bir yıldız adı)’ un alanına dahi ulaşabilmiştir. Ve bu varlık
(ruh) belli bir misyon için yeniden dünyaya gelmeyi tercih etmiştir”
Cayce ayrıca birkaç okumada harita okumasında rehber olarak
kabul edilebilecek hususlar belirtmiştir:
“İnsanın kaderinde bu güçlerden en önemlisi öncelikle
Güneştir. Sonra doğum esnasında Yükselen’e denk gelen veya ona yakın olan
(gezegenler) gelir. Dolayısıyla insanın yatkınlıkları doğduğu sırada etkisi
altında kaldığı gezegenler tarafından yönetilir (ifade edilir demek daha doğru,
bence).
Cayce nihai olarak şunu da okumalarında belirtmektedir: “bir
ruhun belli biri yaşam süresince gelişmiş veya geri kalmış olması kişinin ideal
olarak neyi kabul ettiğine (göklerdeki hazine mi yoksa yeryüzündeki mi) ve
zihinsel ve maddesel ilişkilerinde bu idealiyle ne yaptığına bağlıdır. Yaşam,
amacı olan bir deneyimdir……” Amacı hep söylüyoruz: Öz’e yaklaşmak
Şimdi bunları tekrar hatırladıktan sonra, günlük
kaygılarımızın ne kadarının gerçek olduğunu ve ne kadarının egodan
kaynaklandığını bir kez daha düşünelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder