Evren bilemediğimizi
sayısız boyutlardan oluşmakta –biz bu boyut için yaratılmış sınırlı 5 duyumuzla
şimdilik diğer boyutları algılayamıyoruz- ama her boyutun ortak değişmezi aynı
fizik kurallarla, bizim bildiğimiz fizik kurallara tabii olmasıdır. (bu anlamda
meta-fizik (fizik dışı) diye bir şey de yoktur). Bu fizik kurallar yaradılışın
en mikro varlığından en makrosuna kadar aynıdır. Mesela aynen bir atomun
etrafında dönen moleküller gibi, güneşin etrafında dönen gezegenler ve güneş
sisteminin de başka bir büyük oluşumun etrafında dönmesi, ve sonra büyük bir
merkezkaç kuvveti etrafında dönen galaksiler. Bildiğimiz atom yapısından farklı
değildir galaksiler. Bizim 5 duyumuzla algılayamadığımız diğer boyutlardaki
düzenler ve sistemler de öyle.
Evrende her
şey, her varoluş, her olay, her kişi, ve bunların birbiriyle ilişkisi bir
dantel gibi özenle işlenmiş ve birbirleriyle etkileşim içindedir.
Bu platform
üzerinde, kişiye dönecek olursak, herkes, hepimiz, çevremizde kendi
duygularımızı taşıyan bir aura ile dolaşırız, var oluruz. Duyguların –yine
gözle göremediğimiz- kendilerine ait enerjileri-titreşimleri vardır. Herkes
kendi duygularından oluşan bir enerji alanına-bir titreşim alanına yani auraya
sahiptir.
Evrende
benzer titreşimler benzer titreşimleri çeker. Benzer titreşimler birbirleriyle
buluşur. (aynı titreşime sahip kişilerleyken ya da mekânlarda kendinizi daha
huzurlu hissedersiniz –çünkü mekânların
da titreşimi vardır, o mekânda vakit geçiren insanların titreşimlerinden
oluşan-)
Evrenin her
boyutta geçerli fizik kuralı burada devreye girer: Sizin içiniz, duygularınız
nasılsa, karşınıza çıkan kişi ve olaylar öyle olacaktır. En basit anlatımıyla:
Sizin içinizde sevgi varsa, olumlu bir insansanız, karşınıza olumlu ve sevgi
dolu insanlar çıkacak, sizin içinizde olumsuz duygular varsa (kin, öfke,
affedememe, hoşgörüsüzlük vs) karşınıza size bunları, yani kendi içinizi
yansıtan AYNA lar çıkacaktır. Ve ondan sonra da sıklıkla şunun dendiğini çok
duyarsınız “tanrım niye bütün terlikler beni bulur? Tanrım niye bütün kafadan
sakatlar beni bulur” gibi.
ÖZ'ümüze
doğru tekamül yolunda evren bize hatalarımızı yani, 'sevgi dışı' halimizi
göstermek ister. Nasıl gösterecektir? Elbette ancak ve ancak başkaları ve
çevremiz yoluyla. Hep aynı durumlar, davranışlar karşımıza çıkar çünkü Evren o
durumu HOŞGÖRÜ ve KABUL ve TEPKİSİZLİKLE ve NÖTR bir bakış açısıyla
karşılamamızı istiyordur.
Başkalarında
en çok öfkelendiğimiz ya da en azından tepki gösterdiğimiz şeyler, aslında
kendimizde de olup, kabul edemediğimiz ve kendimizde sevmediklerimiz
özelliklerdir.
Evren her
konuda sistemli çalıştığı gibi, ilerleme yolunda bizlere kendi kusurlarımızı göstermek için kullandığı mükemmel sistem aynalar: bizde olumsuz duygular
uyandıran insanlar ve davranışlardır. Kendi kusurlarımızı keşfetmek için
aynalardan yararlanmayı öğrenmemiz gerekir. Başka bir insanda var olan herhangi
olumsuz bir kişilik özelliği/davranış bizde olumsuz duygular yaratıyorsa, hemen
dönüp kendimizi incelersek, bizim de aynı davranışa en azından yatkın
bulunduğumuzu ve üstelik bundan da keyif almadığımızı keşfederiz. Bu kişi, yani
bu ayna bize bizim kusurumuzu aksettiriyor ve Evren de bu sayede o
kusuru bize işaret ediyor ve düzeltmemizi istiyor. Burada anahtar oluşum;
Sergilenen davranışın bizde herhangi bir tepki yaratıp yaratmadığıdır. Eğer
olumsuz bir davranış bizde tepki yaratmıyorsa, anlayışlı, hoşgörülü
davranıyorsak ya bu davranış biçimi bizde yoktur ya da vardır ama kendi
içimizde onu zaten keşfetmiş ve varlığını kabullenmiş ve belki de iyileştirme
yolundayızdır. O zaman ortada bir aynalık yoktur. Ancak tepki verdiysek, bu
davranış kendimizde olup, sevmediğimiz ve kabul edemediğimiz, henüz yara
halinde, iyileştirmeyi bekleyen bir durumdur. Ve içimiz temizlendikçe, yani
titreşimimiz yükseldikçe bu olaylar karşımıza çıkan olumsuz kişi ve olaylar
azalacaktır.
Biz olumsuz
tepki verdikçe, tepki verdiğimiz bu durumları (Aynaları) Evren karşımıza
daha çok çıkarır. Evrende rastlantı yoktur! Evren bir şeyi bize sunuyorsa çok
esaslı bir nedeni vardır. Evet, biz kendi olumsuzluklarımızı keşfedene kadar
bütün olumsuzluklar gelip bizi bulmağa devam edecektir!
O yüzden,
tepkili olmanın aslında çok gereksiz bir çırpınış olduğunu idrak etmeliyiz.
Olumsuz tepki hiç bir şeye çözüm getiremeyeceği gibi, bedende çözülemeyen
fiziksel düğümler yaratır. Daha sonra bu düğümler bedende başka istenmeyen
fiziksel oluşumlara –tümörlere- dönüşür. ZATEN her hastalık ruhsal gerçeklere
ve ÖZ'ün doğasıyla uyumsuzluğun bir sonucudur. Biz ruhsal yasalarla ve doğa ile
yaşadığımız sürece bedenimizde bu olumsuz enerji düğümleri zaten
oluşmayacaktır.
Öyleyse her
olumsuz tepkimizde hemen durup kendimizi incelemeliyiz. "Bu durum bana
hangi konuda aynalık yapıyor?".
Evren bize
kusurlarımızı bundan daha güzel gösteremezdi! Biz kendimizde, kendimizin
kabullenemediği o şeyi bulup, iyileştirme için çaba harcarsak, bir süre sonra
aynalıkların da azaldığını ve yok olduğunu göreceğiz.
Mutlu
keşfedişler : )
Zeynep
Nihal
Ruhsal
Gelişimci- Astrolog
Harita
yorum başvuruları için:
zane.astrology@gmail.com